Connect with us

Lojistik

Sağlık Lojistik’ten Zahit Sağlık: Gümrüklerde Binaları Veya Parkları Daha Çok Büyüterek İhracat Yapamazsınız

İhracat rakamlarının arttığı bir dönem yaşanıyor. Bu sağlıklı gelişmenin desteklenmesi için lojistik sektörünün sorunlarının çözülmesi gerekiyor. Sektörün sorunları ile ilgili görüşlerini almak için euronewsport.com, Sağlık Lojistik’ten Zahit Sağlık ile bir araya geldi. Sorunların çözümü noktasında devleti sağduyuya çağırdı.  
Pandemi süreci lojistik sektörünü nasıl etkiledi?
Sanırım bu pandemi sürecinde önemi en çok fark edilen sektörlerden biri lojistik oldu. Özellikle sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı zamanlarda, kapıya teslim hizmetleri vatandaşın kurtarıcısı oldu. Sosyal yaşantımızın durma noktasına geldiği bir zamanda dünya genelinde ticaret devam etti ve sektörümüz paydaşlarına hizmet vermeyi sürdürdü. Ülkemizde lojistik hizmetlerin önemi de bu pandemi sürecinde daha arttı diye düşünüyorum.
Türkiye bu yıl 200 Milyar Dolar’ın üzerinde ihracat hedefliyor. Lojistik sektörü alt yapı olarak bu hızlı ihracat artışına hazır mı?
Bir ürün ister fabrikada üretilsin ister tarlada yetiştirilsin, lojistik sektörü sayesinde tüketiciyle buluşturulur ve ekonomik değeri o zaman oluşur. Türk lojistik sektöründe bir dünya markası olmaya aday firmalar mevcut, gerek yatırımları gerek tecrübe ve birikimleri ile Cumhurbaşkanımızın 500 milyar dolar hedefini gerçekleştirebilecek kapasiteye sahipler. Ancak, bu hedefin önündeki en büyük engel bürokratik zorluklar. Türk ihracat yükü taşıyan bir Türk kamyonu ülkemizi neredeyse 1 haftada zor terk edebiliyor. Bu bekleme süreleri ve gecikmelerle bu ihracat rakamları gerçekleştirilemez.
Fakat yurt dışında da sorunlar var, bugün ticaret savaşları da lojistik sektörünü etkilemiyor mu?
Ticaret savaşları da önümüzdeki günlerde daha da fazla artacaktır. Çünkü bir Çin sorunu var. ABD bile Çin’le baş edemiyor. Onun için Türkiye’nin bürokrasiyi azaltması, transit sürelerini kısıtlaması, gümrüklerde dijital sistemine geçmesi gerekiyor. Türkiye dünyanın merkezinde bulunan bir ülkedir ve bunu fark etmesi gerekiyor. Dünyanın merkezinde bulunarak ihracat pazarlarına en kısa sürede ulaşmak zorundayız.
Türkiye’deki gümrüklerde de sorunlar ifade ediliyor. Çok uzun süre beklemeler yaşanıyor, bu sorun nasıl çözülebilir?
Dünyada çevre kirliliğiyle ilgili yeşil mutabakat var. Temiz bir dünya, temiz bir gelecek ve yeni nesillere de temiz bir yaşam bırakmak istiyoruz. Temiz bir gelecek bırakacaksak Sayın Cumhurbaşkanımızın da üstüne basarak söylediği gibi, herkes elini taşın altına koyacak ve üzerine düşen ne varsa yapacak. Egzoz ve trafik kirliliğini ortadan kaldırmamız gerekiyor. Bir aracı sadece bir imza için böyle bir dijital dünyada bir yerden başka bir yere nakletmeye gerek yok. Bir ihracatçı ürettiği bir malın gümrük işlemlerini yükleme yerinde rahatlıkla yapabilmelidir. Bunu yurt içinde nasıl yapıyorsa yurt dışında da yapabilme kültürünü geliştirmelidir. Bugün Avrupa’da 27 ülke birleşmiş durumda. 27 ülke sadece bir faturayla dolaşıyorlar. Gümrük bulunmuyor. Her ülkenin girdisi ve çıktısını elektronik faturayla takip ediyorsunuz. Bizde Avrupa Birliği’nin bu örneğini alarak bu işlemleri yapabiliriz. Ama biz halen kendi gölgemizden korkuyoruz. Tüccarımızdan korkuyoruz, ürünü üreten şahsa güvenmiyoruz.
İçişleri Bakanlığı gümrükte daha yeni bazı operasyonlar yaptı ve rüşvet ağını ortaya çıkardı.
Dünyada böyle problemler olacaktır. Dijital işlemler böyle problemleri azaltacaktır. Bugün bankacılık sisteminde hepsi dijital neden orada kaçakçılık olmuyor. Çünkü takip ediliyor. Bürokrasi de kaldığınız sürece kaçak sorunu hiçbir zaman eksilmeyecektir. Aksine artacaktır. Bir güvensizlik var doğrudur. Ancak dünyadaki önemli firmalar Türkiye’de bir ürünü üretip Türk gümrüğünde 2-3 gün bekletip Avrupa’ya 7 günde varılmasını istemiyor. Bu nedenle ülkemize yabancı yatırımcı gelmiyor. Bunun başında otomotiv firmaları vardır. Bursa’da üretim yapıp Avrupa’ya 7-8 günde ulaşmasını istemiyor. Ama bu fabrikayı Romanya’da kurarsa, Romanya’dan Avrupa pazarlarına ürün 1 günde ulaşıyor. Bu çok büyük bir sıkıntıdır. Bu sıkıntının en büyük sebebi bürokrasidir.
Yurt dışında lojistik depoları oluşturulması için destek veriliyor, böyle bir yöntemle bu sorunları aşabilir miyiz?
Verilen desteklerin daha büyük olması gerekiyor, çünkü yurt dışındaki yabancı firmalar da kendi devletlerinden ciddi teşvikler, destekler ve muafiyetler alıyor. Bu durumda yabancı lojistik firmalarıyla rekabet etmek çok güç.
Lojistik sektörüne yatırım yapanlara devlette teşvik veriyor, sizde teşvik aldınız mı? Bu çalışmalar yeterli mi?
Hayır, biz bir teşvik almadık. Çünkü söz konusu teşviklerin KDV’sini alıyor devlet, bizim gibi büyük firmaların lojistik yatırımları büyük oluyor, böyle tutarların KDV oranını bir araya getirmek bile zor iş.
Burada en önemli unsur sanırım güven. Fakat Avrupa’ya giden yasaklı maddeler Türkiye üzerinden gittiği iddia ediliyor. Böyle olunca da güven oluşması zorlaşıyor sanırım.
Maalesef ülkemizin adının karıştığı bu tip suçlamalar mevcut. Fakat bu tip kriminal suçların devletlere ve sektörlere mal edilmesini doğru bulmuyorum. Ona bakacak olursanız, son çıkan haberlere göre de havacılık sektörü ciddi töhmet altında kalmıştır. Devletin kurumları kurunun yanında yaşı da yakmak yerine denetleme ve ceza sistemlerini güçlendirerek caydırıcılığı artırması gerekir. Kontrol ve istihbarat sistemini daha güçlendirip yakalanan suçlulara caydırıcı cezai işlemlerin uygulanması bu tip suçların azalmasını ve hatta ortadan kalkmasını sağlar.
Bu konularda lojistik sektörünün de kendini iyi anlatması gerekmiyor mu?
Kesinlikle katılıyorum, bir sektörde en önemli şey örgütlenmek ve iyi temsil edilebilmektir. Sesinizin üst merciler tarafından duyulabilmesi için birlik içinde konuşuyor olmanız gerekir. Maalesef bizim gibi güçlü bir sektörün temsil kabiliyeti, güçlü bir derneği yok, en büyük eksiğimiz bu sanırım.
Ben 12 yıl RODER’de sektör temsilciliği yaptım. Rahmetli Saffet Ulusoy gibi bir duayenin yanında yıllarca çeşitli görevlerde yer aldık. RODER olarak çok büyük işler başardığımıza inanıyorum. RODER olarak hep bir anonim şirket yapısıyla çalıştık, sektör paydaşlarımızla birlikte çeşitli yeniliklere yatırımlar yaptık ve birlikte kazandık. En önemlisi ise bence sektör kazandı. Bugün bu coğrafyadaki en etkin ve kıymetli Ro-Ro hattını kurduk.
Türk lojistik sektörünü diğer ülke taşımacılarıyla rekabet edebilir ve hatta üstünlük sağlayabilir bir seviyeye getirebilmek için hangi yatırım gerekiyorsa proje olarak çalışıp hayata geçirdik.
Mesela Türk taşımacısı yıllarca IRU adında bir şemsiye yapılanmanın AB üyesi ülkeler haricinde üçüncü ülkelere dayattığı TIR karnesi sistemine milyonlarca Euro para ödedi. Bunlar hep ek maliyet olarak bizim rekabet gücümüzü düşürdü. Sonra Saffet Bey ile birlikte dünyanın diğer ülkelerinde ne var ve bizde neden yok, dünyada maliyet ne ise bizdeki maliyet nedir, dedik. Ve Biz RODER olarak Saffet Ulusoy’la beraber ilk elektronik ortamda gümrük beyannamesi hizmetini ülkemize kazandırdık. İsviçre kökenli bir sigorta şirketinin garantisiyle ve dijital ortamın planlamasıyla Türkiye’den yaklaşık 100 milyon Euro’nun yurt dışına gitmesini engelledik ve o dönemde IRU denilen bir tekeli kırdık. Şaşırtıcı taraf ise UND bu projemize karşı çıkarak engellemeye çalışmış ancak başarılı olamamıştı. Türk nakliye sektörünün bu ek maliyetten kurtulması yerine neden IRU’yu korumuşlardı açıkçası anlamak mümkün değildi. Daha şaşırtıcı olan ise RODER- UND birleşmesinde ortak proje olarak kendilerine sunduğumuz bu hizmeti şimdi adını değiştirerek UND kullanmakta ve geçimini bu sistem sayesinde sağlamaktadır.
TOBB bütün gümrükleri yeniledi ve yenileme yaparken daha hızlı bir geçiş olacağına vurgu yapılıyordu. Fakat bugün tersini söylüyorsunuz. Bu durum neden kaynaklanıyor?
Binaları yenilemek, daha gösterişli ve büyük geçiş kapıları inşa etmek, yüzlerce arabalık otopark yapmak çözüm bulmak demek olmuyor, tam tersi yenilenmeyen güncellenmeyen sistem yüzünden o kadar uzun bekleme süreleri oluyor ki, kuyruk olan aracı park ettiriyor ve para alıyor. Kuyruğu bekleyen sürücülere de dükkanlarda alışveriş yaptırıyor ve para kazanıyor.
Bunu gören komşumuz Bulgaristan da aynı sistemi kapının karşı tarafına yapıyor, gelen geçen Türk tırlarından karşılıklı para kazanılıyor. Yoksa geçiş sistemini geliştirelim, bekleme sürelerini yok edelim gibi bir modernleşme girişimleri yok. Yani dışardan çok gösterişli ve düzenli görünen bir sistem ama sistemin içi bomboş, eziyet aynı eziyet.
TOBB bünyesinde lojistik sektörü de temsil ediliyor, orada bu konu gündeme gelmiyor mu?
Evet, temsil ediliyor ve illaki gündeme geliyordur, orada lojistik sektörünün sorunları görüşülüyor olması lazım değil mi? Ama asıl önemli olan söylemek değil dinletebilmek, yaptırım gücü olan temsiliyetler sağlayabilmek ve sadece sektörün yararına çalışmak.
Sağlık Lojistik açısından 2021 yılıyla ilgili bir değerlendirme yapar mısınız?

Biz Sağlık Lojistik olarak, verdiğimiz hizmetin önemini özellikle bu pandemi süresinde çok daha iyi anladık. İnsanlığın atlatmaya çalıştığı bu zor süreçte biz de üzerimize düşen görevleri eksiksiz yerine getirmeye çalıştık. İş olarak zorlayıcı ama yoğun bir yıl diyebilirim.

 

Kaynak: euronewsport.com

Tıkla Yorum Yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lojistik

Orta Koridor: Küresel Ticaretin Yeni Güzergâhı ve Türkiye’nin Kritik Rolü

Son yıllarda küresel ticaretin dengeleri, jeopolitik olaylar ve çevresel baskılar nedeniyle sarsılıyor. Avrupa ile Asya arasındaki ana ticaret rotaları olan Süveyş Kanalı ve Kuzey Koridor, artan riskler ve maliyetlerle mücadele ediyor. Bu durum, dikkatleri daha güvenli, hızlı ve ekonomik bir alternatif olan Orta Koridor‘a çeviriyor. Türkiye, bu stratejik hattın en kritik halkası olarak ön plana çıkıyor. Lanes Lojistik Operasyon Direktörü Ali Demircan, Orta Koridor’un küresel ticaretin geleceğini nasıl şekillendirdiğini ve Türkiye için sunduğu fırsatları değerlendirdi.

Jeopolitik Değişimler ve Yeni Rota İhtiyacı

 

Rusya-Ukrayna savaşı, Rusya üzerinden geçen Kuzey Koridor’u neredeyse devre dışı bıraktı. Aynı zamanda, deniz taşımacılığının ana arterlerinden biri olan Süveyş Kanalı’ndaki belirsizlikler ve AB’nin getirdiği yüksek karbon vergileri, denizyolunu daha az cazip bir seçenek haline getirdi. Bu sorunlar, tedarik zincirlerini daha esnek ve güvenilir hale getirme ihtiyacını doğurdu.

Çin’den başlayıp Orta Asya üzerinden Hazar Denizi’ni geçerek Türkiye’ye ve oradan Avrupa’ya uzanan Orta Koridor, bu ihtiyaca en güçlü yanıtı veriyor. Ali Demircan, bu rotanın sadece malların taşınmasını hızlandırmakla kalmayıp, aynı zamanda Türkiye’yi uluslararası bir lojistik merkezi konumuna yükselttiğini belirtiyor. “Türkiye artık sadece bir geçiş ülkesi değil, ticaretin akışını yöneten bir aktör haline geliyor,” diyor Demircan.

Zaman, Maliyet ve Çevre Açısından Avantajlar

 

Orta Koridor’un en büyük çekim noktalarından biri, sunduğu somut avantajlardır:

  • Zaman Tasarrufu: Denizyoluyla ayları bulan teslimat süreleri, Orta Koridor’un demiryolu ağı sayesinde 20 günden daha az bir süreye düşüyor. Bu, özellikle zaman hassasiyeti olan sektörler için devrim niteliğinde.
  • Ekonomik Rekabetçilik: Yükselen yakıt ve operasyonel maliyetler, deniz taşımacılığını zorlarken, demiryolu daha düşük ve öngörülebilir navlun fiyatları sunuyor.
  • Sürdürülebilirlik: Avrupa Birliği’nin sıkılaşan çevre düzenlemeleri karşısında, demiryolu taşımacılığı karayoluna kıyasla çok daha düşük karbon ayak izine sahip. Bu da şirketlerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmasına yardımcı oluyor.

Türkiye’nin Dijitalleşme Hamlesi

 

Orta Koridor’un tam potansiyeline ulaşması için fiziki altyapı yatırımlarının yanı sıra dijital entegrasyon da büyük önem taşıyor. Türkiye, gümrük süreçlerini kolaylaştıran dijital çözümler, blokzincir tabanlı güvenli belge yönetimi ve gerçek zamanlı yük takip sistemleri ile bu hattın verimliliğini artırmayı hedefliyor.

Bu dijital hamleler, Türkiye’yi sadece bir transit noktası olmaktan çıkarıp, küresel ticaretin en önemli veri ve bilgi akış merkezlerinden biri haline getiriyor. Kısacası, Orta Koridor sadece bir demiryolu hattı değil, aynı zamanda Türkiye’nin geleceğe yönelik stratejik bir lojistik yatırımı ve bölgedeki konumunu pekiştiren güçlü bir araç olarak öne çıkıyor.

Continue Reading

Blog

Kâmil Koç, 100. yılına Mercedes-Benz Türk otobüsleriyle ilerliyor

Türkiye’nin en çok tercih edilen lider seyahat markası Kâmil Koç, 100. yılına yaklaşırken yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor. Global iş ortağı Flix’in desteğiyle filosuna güçlendirmeye devam eden Kâmil Koç, yolcularına eşsiz bir seyahat deneyimi sunmak amacıyla araç filosuna 20 adet Mercedes-Benz Türk Tourismo 16 2+1 model otobüs kattı. Kâmil Koç, üstün donanım ve konfor özellikleriyle seyahatin vazgeçilmezi olan yeni son model otobüsleri Ankara’da düzenlenen bir törenle teslim aldı.

Bir asra yaklaşan köklü geçmişiyle seyahat sektöründe Türk halkının ilk tercihi olan Kâmil Koç, sektördeki öncülüğünü yalnızca geniş hizmet ağıyla değil, aynı zamanda araç filosundaki kalite ve teknoloji seviyesiyle de sürdürüyor. Global iş ortağı Flix’ten aldığı güçle hizmet kalitesini Türkiye’nin dört bir yanına taşımaya devam eden Kâmil Koç, bu kez yolculukların vazgeçilmez markası Mercedes-Benz Türk’ün yıldızına yatırım yaptı. Firma, yeni araç yatırımı kapsamında, filosunu toplam 20 adet Tourismo 16 2+1 model araçla güçlendirdi.

Kâmil Koç, Mercedes-Benz Türk Koluman Bayisi aracılığıyla satın aldığı toplam yeni otobüsleri Ankara’da düzenlenen törenle teslim aldı. Törene Kâmil Koç Otobüsleri A.Ş. Genel Müdürü ve CEO’su Çağatay Kepek, İcra Kurulu Üyesi ve Operasyon Direktörü Mehmet Türkyılmaz, Mercedes-Benz Türk Otobüs Pazarlama ve Satış Direktörü Osman Nuri Aksoy, Koluman Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Türkay Saltık, Otobüs Grup Satış Müdürü Fevzi Kaplan ile her şirketten yönetici ve çalışanlar katıldı.

“Eşsiz bir seyahat deneyimi için Mercedes-Benz Türk’e yatırım yaptık”

Kâmil Koç Otobüsleri A.Ş. Genel Müdürü ve CEO’su Çağatay Kepek, hizmet kalitelerini Türkiye’nin her yerine taşımak için çalıştıklarını belirterek, şunları söyledi:

“Kâmil Koç olarak 100. yıl hedeflerimiz doğrultusunda yolcu memnuniyetini ön planda tutarak, konforlu ve kaliteli seyahat deneyimine yatırım yapmaya devam ediyoruz. Bir taraftan yeni iş birlikleriyle hizmet kalitemizi ülkemizin dört bir yanına taşırken, diğer yandan da filomuzu en son teknolojiyle donatılmış araçlarla yenileyerek yolcularımıza benzersiz bir seyahat deneyimi sunmaya gayret ediyoruz. Bugün de bu yaklaşım doğrultusundan sektörünün küresel markası Mercedes-Benz Türk otobüsleriyle bu yatırımlarımıza bir yenisini daha eklemenin mutluluğunu yaşıyoruz.

Mercedes-Benz Türk, yolcu ve kaptan memnuniyetini odağına alan teknolojileriyle küresel ölçekte fark yaratan bir marka. Özellikle yolculukların vazgeçilmezi haline gelen ve bugün filomuza kattığımız yeni Tourismo modeli; yolcu konforunu, dayanıklılığı ve sürüş teknolojilerini bir arada sunan özellikleriyle seyahat sektörünün ihtiyaçlarına en iyi şekilde yanıt veriyor. Yeni otobüslerimizin, yolcularımıza sunduğumuz yüksek hizmet standartlarımızı daha da ileriye taşımamızda bize önemli katkılar yapacağına inanıyoruz. Filomuza değer katan yeni yıldızlarımızın markamıza ve tüm yolcularımıza hayırlı olmasını dileriz.”

“Kâmil Koç ile iş ortaklığımız güçlenerek sürüyor”

Mercedes-Benz Türk Otobüs Pazarlama ve Satış Direktörü Osman Nuri Aksoy da konuşmasında şunları kaydetti:

“Mercedes-Benz Türk olarak, müşterilerimizin, kaptanlarımızın beklentilerini ürünlerimize yansıtmak için çalışıyoruz. Kâmil Koç ile geçmişten bugüne uzanan iş ortaklığımız, bu anlayışın güzel bir örneğidir. Markamıza duydukları güven ve iş ortaklığımıza verdikleri değer için kendilerine gönülden teşekkür ediyorum. Biz her zaman neleri daha iyi yapabiliriz, her geçen gün kendimizi nasıl daha ileriye taşıyabiliriz ve araçlarımızla kaptanlarımıza, müşterilerimize, yolcularımıza nasıl daha iyi hizmet sunabilirizin çabası içerisinde oluyoruz. Bugün teslimatını gerçekleştirdiğimiz 20 adet Tourismo 16 2+1 model otobüsümüz, şehirler arası yolcu taşımacılığında yüksek konfor, güvenlik ve işletme verimliliği gibi önemli kriterleri üst düzeyde karşılayacak şekilde üretildi. Bu araçların, Kâmil Koç’un hizmet kalitesine ve müşteri memnuniyeti vizyonuna katkı sunacağına yürekten inanıyorum.”

“Sektörde değer üretiyor, bu değerler ile yolumuza devam ediyoruz.”

Koluman Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Türkay Saltık ise şöyle konuştu:

“Mercedes-Benz Türk’ün yetkili bayisi Koluman Motorlu Araçlar olarak, güçlü mirasımız, yenilikçi yaklaşımımız ve müşteri odaklı iş modelimizle müşterilerimizin daima yanında olmaya devam ediyoruz.  Bugün Kâmil Koç firmasına 20 adet Mercedes-Benz Tourismo 16 2+1 model otobüsün teslimatını gerçekleştirmekten büyük memnuniyet duyuyoruz. Sektörde değer üretiyor, bu değerler ile yolumuza devam ediyoruz. Gerçekleştirdiğimiz bu önemli teslimatta bunun altını bir kez daha çiziyor, Türkiye’nin her bölgesinde seyahat eden yolculara hizmet kalitesini ulaştıran kıymetli iş ortağımız Kâmil Koç’a yeni araçlarının hayırlı olmasını diliyorum.”

Continue Reading

Blog

Yedek Parça Sektöründe Rekor Büyüme!

Yeni Bakım Alışkanlıkları ve Araç Parkının Yaşlanması  Yedek Parçayı Otomotivin Merkezine Aldı”

 

Otomotiv sektöründe yaşanan dönüşümün en güçlü etkilerinden biri, yedek parça ve bakım pazarında kendini gösteriyor. Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı, sektördeki hızlı büyümeye dikkat çekerek, “Yedek parça artık sadece bir ihtiyaç değil, stratejik bir yatırım” dedi. 2020’de 24,2 milyon olan araç parkı 2025’te 28,5 milyona çıkarak %17,7 büyüme gösterdi. Bu büyüme, yılda ortalama 300 USD parça ihtiyacıyla birleşince yedek parça pazarında 1,3 milyar USD’lik ek potansiyel oluşturdu.

 

Araç Parkının Büyümesi Yedek Parça İhtiyacını Artırdı

Türkiye’deki toplam araç sayısı 2020’de 24,2 milyonken, 2025 itibarıyla 28,5 milyona ulaştı. Bu yaklaşık %17,7’lik artış, parça tüketimini doğrudan etkiledi. Motor Aşin verilerine göre, ortalama bir araç yılda 250–350 USD’lik yedek parça ihtiyacı doğuruyor. Bu da pazarın toplam büyüklüğünü 8,55 milyar USD seviyesine çıkardı.

Elektrikli Araçlarla Parça Profili Değişiyor

2025’te araç parkının %3’ünü elektrikli araçlar oluşturuyor. “Egzoz, debriyaj, yağ filtresi gibi geleneksel parçalara olan talep azalırken; batarya, inverter, elektronik modül gibi parçalarda %80’i aşan talep artışı gözleniyor” İfadelerine yer veren Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı, “2030’da bu oranın %15’e çıkmasıyla birlikte bu değişimin daha da hızlanacağını öngörüyoruz” dedi.

Yedek Parçada İhracat Hız Kazandı, Dış Ticaret Açığı Azaldı

İhracat verilerine de değinen Aşçı, “2020’de 7,8 milyar USD olan yedek parça ithalatı, 2025 yılında 9,5 milyar USD’ye ulaştı. Buna karşılık, ihracat %35,3 artışla 8,8 milyar USD seviyesine geldi. Böylece dış ticaret açığı 1,3 milyar USD’den 0,7 milyar USD’ye düşerek daha dengeli bir yapı oluştu. Bu gelişme, Türkiye’nin güçlü üretim kabiliyeti ve markalaşma stratejileri sayesinde sağlandı. 2025’te yedek parça ihtiyacının %47’si yerli kaynaklarla karşılanırken, bu oranın 2030’da %55’e ulaşması bekleniyor. Özellikle ön takım, fren sistemleri, aydınlatma ve iç trim parçalarında Türkiye merkezli üreticilerin yatırımları hız kazandı” açıklamasında bulundu.

Tüketici Eğilimleri Değişiyor: Uzun Ömürlü Araç, Kaliteli Parça

Tüketicilerin pandemi sonrası 5 yılda zaman içerisinde sıfır araç temininde yaşadığı zorluklar, mevcut araçlarını daha uzun süre kullanmaya yönlendirdiğini aktaran Aşçı “Bu da bakım ve onarıma olan talebi artırdı. 2024’te otomobil tamir ustalarının iş hacmi %50’ye varan oranda artarken, kullanıcılar orijinal ve sertifikalı parçaya yönelerek bakım kalitesine önem vermeye başladı” değerlendirmesini yaptı ve geri dönüşüm, hurda parça ve sürdürülebilirlik konuları özelinde sektöre çağrıda bulundu.

Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı, “Yedek parça sektörü sadece araçlar için değil, ekonomi için de stratejik bir kaldıraçtır. Ar-Ge, yerli üretim ve geri dönüşüm ekosistemi ile bu alanı güçlendirmek zorundayız. Elimizdeki veriler, sadece büyüklüğü değil, derinliği de gösteriyor. Bugün Türkiye’de ortalama araç yaşı 14’ü aştı. Bu yaşlı araç parkı, yedek parçayı sadece bakım değil, aynı zamanda emniyet ve sürdürülebilirlik eksenine taşıyor.” dedi. Ayrıca hurda parça geri dönüşümü konusunda özel sektör, STK ve kamunun birlikte çalışması gerektiğinin altını çizdi.

Continue Reading
Reklam
Reklam
Reklam

En Çok Okunanlar

Copyright © 2020 Ulaşım Gündemi markası tescilli bir markadır.