Connect with us

Otomotiv Sektörü

Eroldu: Çip Krizinden Sonra Otomotivde Şimdi de Enflasyon Krizi

Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Başkanı Cengiz Eroldu, düzenlediği basın toplantısı ile otomotiv sanayiinin ilk yarı sonuçlarını açıkladı. Otomotivde bu yılın ilk yarısının göreceli olarak pozitif kapandığını ifade eden Cengiz Eroldu, küresel çapta yaşanan enflasyonist baskı nedeniyle gelecek 6 ayda negatif bir tablo yaşanabileceği yönünde endişeleri olduğunu dile getirdi. Sektör yine de mayıs ayında yukarı yönlü revize ettiği yılsonu hedeflerini koruyor.

OSD Başkanı Cengiz Eroldu, bu yılın ilk 6 ayın otomotiv açısından çok kötü geçmediğini ifade ederek, “Geçen yılın aynı dönemine göre üretimimiz yüzde 1,5 arttı, kapasite kullanımımız yüzde 65’ten yüzde 67’ye çıktı. Geçmiş yılların gerisinde olsa da bir iyileşme var. İhracatta adet olarak yüzde 1,2, tutar olarak pariteye rağmen da yüzde 5,3’lük artış var. Bütün bu pozitif verilerin yanında yalnızca Türkiye’deki otomotiv pazarı ilk yarıda yüzde 8,8 küçüldü. Gerçi bu da Avrupa pazarındaki düşüşe göre daha iyi bir rakam. Türkiye pazarı aslında Avrupa pazarlarından daha iyi sonuç gösterdi ilk 6 ayda” diye konuştu.

OSD’nin açıkladığı haziran ayı otomotiv sanayi verilerinde otomobil üretimindeki artış dikkat çekti. Çip krizi nedeniyle aylardır üst üste daralma yaşanan, mayısta ise sadece 0,3 artış kaydedilen otomobil üretimi, haziran ayında yıllık bazda yüzde 38,7 artarak 86 bin 585 adet olarak gerçekleşti. Toplam otomotiv üretimi ise haziran ayında yıllık bazda yüzde 26 artışla 135 bin 424 adet olarak gerçekleşti. Böylece, yılın ilk altı ayında otomobil üretimi, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8 daralarak yaklaşık 383 bin adet olurken, bu dönemde toplam üretim ise yüzde 1.5 artışla 649 bin 311 adet oldu. Çip tedariki konusunda negatif ayrışmanın son bulacağını öngören otomotivciler, mayıs ayında yılsonu hedefl erini bir miktar yukarı çekmişti. OSD Başkanı Cengiz Eroldu, o dönemde yaptığı açıklamasında sektörün yüzde 11-12 olan ihracat artış tahminini yüzde 14- 24 aralığına yükseltildiğini, yüzde 8-15 aralığında öngörülen üretim artışı oranını ise yüzde 10-18’e çıkardıklarını açıklamıştı. Eroldu, piyasadaki tüm olumsuzluklara rağmen bu hedefi koruduklarına dikkat çekerek, “İlk 6 aylık tablo da geçen yıla göre iyileştirmeyi gösteriyor. İlk 6 ayda malzeme ve çipten kaynaklı üretim kayıpları fazla oldu Türk otomotiv sanayinde fakat ikinci dönemde bunun biraz daha telafi edileceğini bekliyoruz” dedi.

Ancak ihracat pazarlarında yaşanan talep daralması ve Türkiye ekonomisindeki gelişmelerin sektör açısından risk barındırdığını ifade eden Eroldu, “En büyük pazar Avrupa’da çok büyük beklentiler yok. Avrupa’da artan enflasyon ve adetlerdeki düşme Türk otomotiv sanayi açısından ihracat bacağında bir sıkıntı yaratabilir. Buna yalnızca ihracat bacağı olarak da bakmamak lazım iç pazarda da artan fiyatlar bir miktar gevşemeye yol açacak gibi duruyor. Dolayısıyla ikinci yarı biraz daha zor olacak” dedi.

Küresel satışa enflasyon revizesi Küresel otomotiv pazarında beklentilerin mayıs ayından sonra haziranda da aşağı yönlü revize edildiğini ifade eden Eroldu, “Küresel otomobil satışlarında 89 milyon adet olan 2022 tahmini şu anda 84 milyon, 106-107 milyon adet olan 2025 tahmini şu ise anda 100 milyon seviyesinde. Bu tablo gösteriyor ki, dünyada bir daha 100 milyon adetli satış seviyelere çıkmak zor olacak. Avrupa’da da keza benzer bir durum var. Avrupa’da da 2022 daha önce 13-14 milyon seviyelerinde tahmin edilirken, en son rakamlar 12 milyonu gösteriyor. Burada da önceki tahminlere göre yıllar içerisinde düşmeler söz konusu” açıklamasını yaptı. “Yeni pazarlar bulmamız gerek” Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı olan AB’de satışlardaki düşüş sürerken, 1996’dan bu yana en kötü haziran ayı yaşandı. Talebin daha da düşmesi bekleniyor. Bu durum ihracatta pazar çeşitlendirilmesine gidilmesinin önemini yeniden gündeme taşıdı. Cengiz Eroldu, “Avrupa’da bir yandan malzeme sıkıntıları var. Enflasyon artarak devam ediyor. Ukrayna savaşının getirdiği tedirginlik var. Faiz artırımı beklentileri, talebi azaltacak konular. Bunların hepsini alt alta koyduğumuz zaman Avrupa’daki talebin daha da aşağı gitme ihtimali söz konusu. O yüzden de bizim yeni pazar çeşitlendirmelerine gitmemiz lazım. Burada tabii olumlu bir şey, hükümet de bu konuda farkındalığa sahip. Ticaret Bakanlığı da bu hafta içinde uzak ülkeler stratejisi dokümanını açıkladı. Burada doküman üzerinde, hükümetin de desteğini alarak, zaten böyle bir strateji açıklamaları da onların da bu konuda hem farkındalığının çok yüksek olduğunun bir göstergesi. Nasıl farklı pazarlara gidebiliriz? O konudaki çalışmalarımızı bizim de otomotiv sanayii olarak daha da arttırmamız lazım” dedi. “Lehte serbest ticaret anlaşmamız yok” Bu noktada Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın (STA) Türkiye’nin lehine olacak şekilde düzenlenmesi gerektiğine vurgu yapan Eroldu, “Maalesef lehte bir serbest ticaret anlaşmamız yok. Avrupa Birliği’nin Cezayir’le, Fas’la serbest ticaret anlaşmaları var, Türkiye bunların dışında. Böyle bir şey olmaması gerekiyor. Biz Mısır’a araç satarken ek vergi öderken, Avrupa’dan vergisiz gidiyor” dedi. AB’de boşalan kapasite Türkiye için tehdit! AB pazarındaki daralmanın Türkiye açısından iki farklı boyutu olduğunu ifade eden Eroldu, “Avrupa’daki toplam talepte bir düşme olması ihracat açısından bir risk. Diğer yandan, Avrupa’da bir kapasite fazlası ortaya çıkıyor. Avrupa’da kurulu fabrikalar var, aslında bu herkes için bir tehdit de aynı zamanda. Avrupa pazarının küçülmesi Türk otomotiv sanayi açısında da bir tehdit çünkü her yerde fazla kapasiteler ortaya çıkacak. Yeni yatırım peşinde koşarken, bir yandan da elimizdekini korumamız lazım. Bu tablo onu söylüyor aslında bize” dedi. “Kimyayı petrol ilk sıraya taşıdı, liderlik geçici” İhracatta kimya sektörünün otomotivin önüne geçerek ilk sıraya yerleşmesini değerlendiren Eroldu, “İhracatımızı artırmamıza rağmen kimyevi madde ve mamulleri sektörü en çok ihracat yapan sektörü konumunda. Tabii bu grubun içinde petrol ihracatı da var. Muhtemelen yılın sonunda petrol şirketlerinin en çok ihracat yapan şirket ödüllerini aldıklarını göreceğiz Dolayısıyla bunun geçici bir durum olduğunu, otomotivin yine lider olacağını düşünüyoruz” dedi.

“Öngörülemeyen mali politikalar yatırımlara zarar veriyor”

Türkiye’de Merkez Bankası’nın ve Maliye Bakanlığının gerçekleştirdiği parasal düzenlemelerin sanayicinin ve ihracatçının işlerini bir miktar zorlaştırdığına dikkat çeken Eroldu, “Bunların içinde en önemlisi ihracat bedelinin yüzde 40’ın TL’ye dönüştürme zorunluluğu. Eximbank’ın kullandırdığı Türk Lirası cinsinden kredilerinde şu anda sıkıntılar var. Döviz varlığı olan şirketlerin TL kredi kullanılmasının sınırlandırılması gibi. Bunlar belki bir katkı yaratıyor olabilirler ama yatırım ortamına zarar getiriyor aslında bir yerde. Türkiye’ye yeni gelecek olan yatırımcılar açısından da bunlar da bizce ortamı zorlaştıran konular. Yani serbest piyasa ekonomisi koşullarından çok uzaklaşmamamız lazım. Bu da ayrıca bizim için de otomotiv sanayisi için de beraberinde bir takım zorlukları da getiriyor” dedi. Diğer yandan, Türkiye’ye yeni yatırım gelmesi için iç pazarın büyümesi gerektiğini söyleyen Eroldu “Pazarın büyütülmesi, parkının gençleştirilmesi lazım ki Türkiye’deki otomotiv sanayii yerinde yatırımla büyüsün. Pazarın olduğu yerde yatırım olduğu için pazar her zaman için teşviklerden daha önemlidir. Teşvik cesaretlendirir ancak ana karar pazardır. Bugün Türkiye’de yalnızca ihracata yönelik tesis yoktur. Oturup hep beraber bütüncül bir politika ortaya koymamız lazım. Olay yalnızca vergiyi azalma konusu da işin içine çevre ve verimlik konuları da giriyor” dedi.

“Yaşlı araç parkı gençleştirilmeli”

Cengiz Eroldu, Türkiye’de 21,5 milyon adete yaklaşan araç parkının yaş ortalamasının otomobilde 13,6, hafif ticari araçlarda 13.1, ağır ticari araçlarda 17 ve traktörlerde 24,3 olduğunu dile getirerek, “Dolayısıyla oldukça yaşlı bir parkımız var. Bugün Türkiye’de 2000’den önce Türkiye’de dolaşan araçların yaklaşık yüzde 50’si çevre kirliliğinin yüzde 80’ini, yüzde 90’ını oluşturuyor. Bu çok önemli bir data ve Türkiye’de ilk defa paylaşılıyor. Bu tabii sorunu gösteriyor. Özellikle ağır vasıtalarda durum daha kötü” diyerek araç parkının gençleştirilmesinin önemine vurgu yaptı.

“Araç yetiştiremezken, ÖTV indirimi talebi doğru gelmiyor”

Enflasyonist baskı ve kur artışı paralelinde yükselen otomobil fiyatları nedeniyle yüzde 80’lik ÖTV dilimin altındaki model sayısı 10’un altına düştü. Türkiye’de 400 bin TL’nin altında sınırlı sayıda araç kaldı. Yüzde 45, yüzde 50 ve yüzde 70’lik ÖTV baremlerinin zamlar karşısında işlevini yitirmesi hem tüketici hem de markalar tarafında ÖTV matrahlarında yeni bir düzenleme beklentisi oluşturmuştu. Ancak OSD Başkanı Cengiz Eroldu’ya göre, arzın talebin çok gerisinde kaldığı ve ülke ekonomisinin vergi gelirlerine daha fazla ihtiyaç duyduğu bu dönemde kısa vadede bir ÖTV indiriminin gündeme gelmesi mümkün görünmüyor. Konuyla ilgili Eroldu, “Şu andaki ortamda biz gidip bir yandan mal yetiştirmezken, bir yandan da ‘ÖTV’yi indirelim’ demek doğru gelmiyor bana. ÖTV konusunda en güncel bilgiye Maliye Bakanlığı sahip. Hangi vergi diliminde ne kadar araç satılıyor bizden daha iyi biliyorlar. Şu anda da Türkiye’de belli bir talep var. O talep bu kadar hızlı devam ettiği müddetçe ve bir de ülkenin mali bilançosunu düşündüğümüz zaman ÖTV indirimi çok rasyonel gelmiyor açıkçası. Ama belli bir noktadan sonra talep düşmeye başlayacak, o zaman konu değerlendirilebilir diye düşünüyorum. Bunu OSD Yönetim Kurulu’nda tartışmadık ama bu benim kişisel fikrim bu yönde” diye konuştu.

Sektör, Yılın İlk Yarısında 15,5 Milyar Dolarlık İhracat Gerçekleştirdi!

osd-logo.jpgTürkiye otomotiv sanayiine yön veren 13 büyük üyesiyle sektörün çatı kuruluşu olan Otomotiv Sanayii Derneği (OSD), Ocak-Haziran dönemine ait üretim ve ihracat adetleri ile pazar verilerini açıkladı. Buna göre, yılın ilk yarısında toplam otomotiv üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 2 artarak 649 bin 311 adet, otomobil üretimi ise yüzde 8 azalarak 382 bin 947 adet olarak gerçekleşti. Traktör üretimiyle birlikte toplam üretim ise 673 bin 991 adede ulaştı. Bu dönemde, otomotiv sanayisinin kapasite kullanım oranı yüzde 67 olarak gerçekleşti. Araç grubu bazında kapasite kullanım oranları ise hafif araçlarda (otomobil + hafif ticari araç) yüzde 67, kamyon grubunda yüzde 88, otobüs-midibüs grubunda yüzde 33, traktörde ise yüzde 66 seviyesinde gerçekleşti.

Ağır ticari araç grubunda üretim yüzde 26 oranında arttı!

Ocak-Haziran döneminde ticari araç üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 19 artış gösterdi. Bu dönemde, ağır ticari araç grubunda üretim yüzde 26 artarken, hafif ticari araç grubunda üretim yüzde 18 arttı. Yılın ilk yarısında, toplam ticari araç üretimi yüzde 19 seviyesinde artarken 266 bin 364 adet olarak gerçekleşti. Pazara bakıldığında ise, Ocak-Haziran döneminde bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla ticari araç pazarı yüzde 4, hafif ticari araç pazarı yüzde 6 oranında azalırken, ağır ticari araç pazarı yüzde 3 arttı. Özellikle ağır ticari araç grubunda bir önceki yıla göre artış gerçekleşmesine rağmen baz etkisi dikkate alındığında 2015 yılına göre kamyon pazarı yüzde 30, otobüs ve midibüs pazarı yüzde 53 oranında daraldı.

Pazar 10 yıllık ortalamaların yüzde 3 üzerine çıktı!

Yılın ilk yarısını kapsayan dönemde toplam pazar geçen yıla göre yüzde 9 daralarak 375 bin 683 adet düzeyinde gerçekleşti. Bu dönemde, otomobil pazarı da yüzde 10 daraldı ve 278 bin 282 adet oldu. Son 10 yıllık ortalamalar dikkate alındığında, 2022 Ocak-Haziran döneminde toplam pazar yüzde 3, otomobil pazarı yüzde 4 oranında arttı. Ağır ticari araç pazarı yüzde 10 oranında artarken, hafif ticari araç pazarı ise geçen yıla paralel seviyede gerçekleşti. Bu dönemde, otomobil satışlarındaki yerli araç payı yüzde 39 olurken, hafif ticari araç pazarında yerli araç payı yüzde 59 olarak gerçekleşti.

Sektörün toplam ihracattan aldığı pay yüzde 12,1 oldu!

Yılın ilk altı ayında otomotiv ihracatı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre adet bazında yüzde 1,2 artarak 466 bin 995 adet olarak gerçekleşti. Otomobil ihracatı ise yüzde 9 azalarak 271 bin 54 adet oldu. Aynı dönemde, traktör ihracatı da yüzde 13 artarak 8 bin 906 adet olarak kayıtlara geçti. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, otomotiv sanayi ihracatı Ocak-Haziran döneminde toplam ihracattan aldığı yüzde 12,1 pay ile sektörel ihracat sıralamasında ikinci sırada yer aldı.

6 ayda 15,5 milyar dolarlık ihracat yapıldı!

Ocak-Haziran döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre toplam otomotiv ihracatı dolar bazında yüzde 5, Euro bazında ise yüzde 16 arttı. Bu dönemde, toplam otomotiv ihracatı 15,5 milyar dolar olarak gerçekleşirken, otomobil ihracatı yüzde 7 azalarak 4,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Euro bazında otomobil ihracatı ise yüzde 3 artarak 4,1 milyar Euro oldu. Yılın ilk altı ayında dolar bazında ana sanayi ihracatı yüzde 4 oranında artarken, tedarik sanayi ihracatı yüzde 7 oranında arttı.

Tıkla Yorum Yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Blog

Elektrikli otomobil sadece bir tasarruf modeli değil, sürdürülebilir geleceğin inşasında büyük bir adım!

Elektrikli araç kiralama alanında Türkiye’nin ilk ve öncü markası olan Metafleet, SDN Tech Expo 2025 kapsamında elektrikli otomobillerin geleceğinin konuşulduğu “Teknolojiyle Yola Çık: Yeni Nesil Mobilite Ekosistemi” başlıklı panelin konuşmacıları arasında yerini aldı. Metafleet Kurucusu ve CEO’su Tevfik Günal, şehir içi ulaşımın elektrikli araçlarla nasıl dönüşüm geçirdiğini, sürdürülebilirliğin kurumsal filolar için neden vazgeçilmez bir stratejiye dönüştüğünü ve bu süreçte dijitalleşmenin sağladığı avantajları vurguladı.

Elektrikli araç kiralama alanında Türkiye’nin ilk ve öncü markası olan Metafleet, SDN Tech Expo 2025’te düzenlenen, moderatörlüğünü ünlü otomobil gazeteci ve sosyal medya influencer’ı Doğan Kabak’ın yaptığı “Teknolojiyle Yola Çık: Yeni Nesil Mobilite Ekosistemi” paneline damgasını vurdu. Panelin önemli isimlerinden biri olan Metafleet Kurucusu ve CEO’su Tevfik Günal, elektrikli araçların şehir içi ulaşıma etkilerinden, kurumsal filolar için sürdürülebilirliğin neden bir zorunluluk haline geldiğine kadar birçok başlıkta görüşlerini paylaştı. Günal ayrıca, dijitalleşmenin kurumsal filo yönetiminde nasıl katma değer yarattığını örneklerle anlatarak, mobilitenin geleceğine dair güçlü mesajlar verdi.

 “Elektrikli araçlar artık bir tercih değil, zorunluluk”

Panelde, şehir içi ulaşımın elektrikli araçlarla nasıl yeniden şekillendiğini değerlendiren Tevfik Günal, şarj altyapısındaki gelişmeler ve elektrikli otomobil sürüş dinamiklerindeki farklılıklar öğrenildikçe kullanıcıların menzil kaygısının azalacağını vurguladı. Günal, “Elektrikli otomobillerin sunduğu teknolojik imkanlar, kullanıcı deneyimi açısından içten yanmalı motorlara göre çok daha ileri noktada. Şehir içi ulaşımda hava kirliliği ve gürültü kirliliğini azaltmak adına artık bu dönüşüm bir lüks değil, zorunluluk” dedi.

“Bizim işimiz araç kiralama ötesinde geleceği inşa etmek”

Günal, Metafleet’in yalnızca bir filo kiralama firması olmadığını da vurguladı. “Elektrikli araçları sadece tasarruf odaklı değerlendirmek büyük bir eksiklik olur. Biz Metafleet olarak işimizin özünü sürdürülebilirlik olarak tanımlıyoruz. Kurumsal firmaların Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda verdikleri taahhütleri yerine getirebilmeleri için onlara doğru aracı, doğru kullanım senaryosuyla sunuyoruz,” şeklinde konuştu.

 

“Veri odaklı filo yönetimi ile %75’e varan tasarruf sağlanabiliyor”

Panelde dijitalleşmenin filo yönetimindeki önemine de dikkat çeken Tevfik Günal, elektrikli otomobillerin teknolojik altyapılarının şirketlere değerli içgörüler de kazandırdığını belirtti. “Kiraladığınız aracın izlediği rotaları, yolculuk başına düşen enerji tüketimini, yapılan her seyahatin karbon emisyonundaki azalma oranını ve hatta şarj etaplarının trafik yoğunluğuna göre nasıl optimize edilebileceğini analiz edebiliyoruz. Bu veriler sayesinde firmalar gerçek ihtiyaçlarına göre optimizasyon yapabiliyor ve %75’e kadar maliyet avantajı sağlayabiliyor” dedi.

Tevfik Günal’ın açıklamaları, sadece bugünün değil, geleceğin mobilite vizyonuna da ışık tutuyor. Metafleet, teknolojiyi ve sürdürülebilirliği odağına alarak, Türkiye’de elektrikli araçların daha geniş kitlelere ulaşmasında öncü rolünü pekiştirmeye devam ediyor.

 

Metafleet Hakkında:

Türkiye’nin ilk ve tek tamamen elektrikli araç kiralama şirketi Metafleet, sürdürülebilirlik odaklı bir anlayışla sektöründe yeni standartları belirlemeyi hedefleyerek 2020 yılında faaliyetlerine başladı. 2022 yılında güçlü finansal yapıya sahip olan Ekol Filo’nun %50 ortaklığıyla sektöre adım atan Metafleet, 12 ila 60 ay arasında değişen uzun dönemli kiralama seçenekleri sunuyor. Şirket, binek ve hafif ticari elektrikli araç filosuyla müşterilerinin ihtiyaçlarına cevap verirken sigorta, bakım ve onarım gibi operasyonel süreçleri üstlenerek kullanıcılarının hayatını kolaylaştırıyor. Elektrikli araçlarla filosunu yenilemek isteyen, sürdürülebilirlik konusunda öncü olmayı hedefleyen, kurumsal sosyal sorumluluk projelerine önem veren ve çevre dostu filo çözümleri arayan tüm kuruluşlara kapsamlı hizmetler sunuyor.

Continue Reading

Blog

İkinci El Aracı Avrupa’ya Göre 2,5 Kat Daha Pahalıya Satın Alıyoruz!“20 Yaşındaki Otomobillerde Fark 5 Kata Çıkıyor”

ÖTV düzenlemesi tekrar gündemdeyken, LenaCars önemli bir araştırmayı ortaya koydu. Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de sıfır kilometre araç fiyatları, Avrupa’ya göre ortalama yüzde 70’in üzerindeyken, 0-5 yaş arası otomobillerde bu fark 2,5 kata çıkıyor. 20 yaş ve üzeri otomobillerde ise Türkiye’deki tüketiciler, Avrupa’ya oranla 5 kat daha pahalıya satın alıyor. Aradaki farkın vergilendirme sistemi nedeniyle ortaya çıktığına dikkat çeken LenaCars Genel Müdürü Selçuk Nazik, “Otomotiv sektöründe var olan vergilendirme sistemimiz güncelliğini yitirmiş durumda. Gerçek piyasa koşullarına ve çevre düzenlemelerine göre uyarlanması, yerli üretici ve yatırımcılar için olumlu sinyal verecektir. Aynı zamanda Türkiye’nin araç penetrasyon oranını OECD ortalamasına yaklaştırır.” diyor.

 

Yüksek vergi yükü, Türkiye’de otomotiv pazarının büyüme ivmesini yavaşlatırken, ÖTV ile ilgili olası düzenlemeler tekrar gündeme geldi. “Sıfır araç satışları rekor kırdı” haberlerini her geride bıraktığımız ay okusak da LenaCars’ın yaptığı kapsamlı araştırmalara göre, Türkiye’nin nüfusa kıyasla araç sahipliğinde OECD ülkeleri arasında geride olduğu tespit ediliyor. 2024 yılında her 1000 kişiye 354 motorlu araç düşerken, AB ülkelerinde her 1000 kişiye ortalama 570 motorlu araç düşüyor.

 

Almanya’ya göre sıfır otomobiller ortalama yüzde 70 daha pahalı

Yapılan kapsamlı araştırmalara ilişkin önemli açıklamalarda bulunan LenaCars Genel Müdürü Selçuk Nazik, Almanya’ya oranla, Türkiye’deki sıfır otomobillerin ortalama yüzde 70 daha pahalı olduğunu belirtti ve “Sıfır kilometre araç fiyatlarının Avrupa’ya kıyasla bu denli yüksek olması; vergi politikalarının gözden geçirilmesi, dengeli, sürdürülebilir bir vergi politikasının ortaya konması ve tüketicinin vergi yükü altında ezilmemesi gerektiğini ortaya koyuyor. ÖTV düzenlemesi gerçekleştirilirken bu durumun da göz önünde bulundurulmasını umut ediyoruz.” dedi.

Avrupa ülkelerindeki otomobil vergilendirme sistemleri bu şekilde

Almanya: Tam elektrikli araçlar (BEV), ilk tescillerinden itibaren 5 yıl motorlu taşıt vergisinden (Kfz-Steuer) muaf. Hibrit araçlar ise CO₂ emisyon değerine doğrudan bağlı yıllık vergiye tabi.

Fransa: “Bonus–Malus” sistemi uygulanıyor; düşük emisyonlu BEV/PHEV’lere alım desteği, yüksek emisyonlu içten yanmalı araçlara ek vergi getiriliyor.

Birleşik Krallık: 2022’de hibrit alım teşvikleri sona erdi; 2025 sonrası sıfır emisyonlu araçlara yönelik araç vergisi indirimleri kaldırılıyor.

Danimarka: Kayıt vergisi modelinde BEV’ler için yaklaşık %40, PHEV’ler için %50 oranları uygulanıyor.

Türkiye dışında başka bir Avrupa ülkesinde ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) gibi ilave bir vergi bulunmuyor. Vergilendirme emisyona; yani araçların çevreye verdiği kirliliğe göre yapılıyor.

 

İkinci elde fiyat farkları 2,5 kattan 5 kata kadar çıkıyor

Güncelliğiniarındaki her 4 araçtan birinin 21 yaş ve üzeri olduğunu aktaran LenaCars Genel Müdürü Selçuk Nazik, alım gücü ve matrah tandanslı güncelliğini yitirmiş vergilendirme sistemi nedeniyle eski araçlara olan talebin yüksek olduğunu ve fiyatlarının da bu etkenlerle çok yüksek seviyede kaldığını söyledi. Nazik, “Almanya’da 2000 Euro olan 20 yaşındaki bir Opel Astra’yı, Türkiye’de 10.000 Euro’ya satın alabiliyoruz. Daha yeni modellerde, 0-5 yaş arasındaki ise ikinci el araç fiyatlarının Türkiye’de 2,5 kat daha pahalı olduğu görülüyor. Temeldeki etken vergilendirme sistemimiz, yüksek vergi yükü, her satışta ikinci el araca da transfer edilmiş oluyor.” değerlendirmesini yaptı.

Türkiye’de Yüzde 10 ÖTV Dilimine Giren Elektrikli Modeller

Resmî kriterlere göre, motor gücü ≤ 160 kW ve matrah ≤ 1.450.000 TL olan EV modelleri %10 ÖTV’ye tabi modellerden bazıları:

BYD Atto 3 Design

Fiat 500e La Prima HB

Hyundai Kona Electric (100 kW Progressive)

Peugeot e 2008 GT

Renault Zoe Intense (~100 kW)

Togg T10X V2 RWD (Uzun Menzil)

Skoda Elroq (giriş versiyon)

Kia EV3 Elegance

VW ID.3 (giriş/orta pak.)

Tesla Model Y Juniper (150 kW)

BYD Seal Sedan

Citroen e-C4 X Shine Bold

Türkiye’de Hibrit Modeller ve %30 / %60 ÖTV Dilimleri

Resmî düzenlemeye göre:

  • %30 ÖTV:

o        BYD Seal U DM- i: %80’ten %30’a gerileme

  • %60 ÖTV:

o        BMW X1 xDrive30e

o        DS 9 Opera E Tense 250

o        Skoda Superb PHEV

Yeni kanun teklifinde bazı üst segment hibritlerde ÖTV oranlarının yeniden artabileceği gündemdeyken, teşvik dengesine dikkat çeken Nazik, “Yüzde 10’luk dilim, orta segmente alım teşviki sunarken, üst dilimler hâlâ yüksek vergi altında. Matrah ve dilim aralıklarının güncellenmesi, gerçek piyasa koşullarına ve çevre düzenlemelerine uyarlanması otomotiv sektörünün ve tüketici güveninin önünü açacaktır. Enflasyonist ortamda matrah bazlı vergi sisteminin terk edilmesi, daha stabil, dengeli bir vergi reformu yapılması ihtiyaç. Aksi durumda piyasada vergi bazlı sürekli dalgalanmalar görmeye devam edeceğiz.” dedi.

Continue Reading

Blog

Volvo’nun En Kompakt ve Tamamen Elektrikli SUV’u EX30 Türkiye Yollarında

Volvo’nun şimdiye kadar ürettiği en kompakt ve en çevreci SUV modeli EX30, gelişmiş teknolojileri, yüksek güvenlik seviyesi ve sürdürülebilir tasarımıyla Temmuz ayından itibaren Türkiye’de yollarda olacak.

EX30, Volvo Cars’ın tamamen elektrikliye geçiş yolculuğundaki en önemli kilometre taşlarından biri olmasının yanı sıra, şimdiye kadar ürettiği en düşük karbon ayak izine sahip model olarak öne çıkıyor.

İskandinav tasarım anlayışını sürdürülebilir malzemelerle harmanlayan iç mekânı, kullanıcı dostu dijital arayüzü ve segmentindeki öncü güvenlik teknolojileriyle EX30, şehir içi mobiliteye çağdaş ve çevreci bir yorum getiriyor.

Kendi sınıfının en üst donanım seviyesiyle sunulan EX30, Volvo Car Türkiye’nin her yıl büyüme hedeflerine ciddi katkı sağlayacak stratejik bir model olarak konumlanıyor. B segmentinde önemli bir oyuncu olmaya hazırlanan EX30’un pazara girişiyle birlikte, Volvo Car Türkiye premium SUV segmentindeki liderlik hedefine bu sene bir adım daha yaklaşıyor.

 

Türkiye pazarına özel olarak geliştirilen 150 kW’lık arkadan itişli motorun üretimi Belçika Gent fabrikasında gerçekleştiriliyor. Fabrikanın ilk haftalardaki üretiminin neredeyse tamamının Türkiye pazarı için önceliklendirmesi sayesinde, modelin Nisan ayından itibaren toplanan müşteri talepleri ile hızlıca buluşması sağlanacak. Segmentinde dikkat çekici bir fiyat seviyesinde konumlandırılan EX30’un Türkiye’ye özel donanım seviyesi için fiyatı 1.913.000 TL* olarak belirlendi.

(*MTV, plaka masrafları ve trafik sigortası dahil değildir)

 

“Segmentinin ötesine geçen EX30 ile liderliğe bir adım daha yaklaşıyoruz”
Volvo Car Türkiye Genel Müdürü Alican Emiroğlu, EX30’un Türkiye pazarındaki stratejik önemine şu sözlerle dikkat çekti:

“EX30’un Türkiye pazarına girişi, Volvo Car Türkiye’nin istikrarlı büyüme hedefleri açısından önemli bir dönüm noktası. Segmentinin çok üzerinde bir donanım seviyesi sunan EX30, aynı zamanda markamızın sürdürülebilirlik vizyonunu da en güçlü şekilde temsil ediyor.

Bu modelle birlikte yalnızca elektrikli mobiliteye geçişte değil, premium SUV segmentinde liderliğe giden yolda da önemli bir adım atıyoruz. Türkiye’ye özel olarak geliştirilen motor seçeneği ve üretim önceliği, bu hedef doğrultusunda ülkemizi stratejik pazarlardan biri haline getiriyor.”

 

Kullanıcı dostu iç tasarım ve İskandinav ferahlığı

EX30’un iç mekânında denim, keten, yün gibi sürdürülebilir ve geri dönüştürülmüş malzemelerle tasarlanan dört farklı ‘iç oda’ alternatifi sunuluyor: Breeze, Mist, Pine ve Indigo. Her biri farklı İskandinav coğrafyalarından ve dokulardan ilham alıyor. Bu detaylar, EX30’un çevreye duyarlı yaklaşımını gözle görülür kılarken, farklı temalardaki iç mekân alternatifleriyle kişiselleştirme imkânı sunuluyor. Orta konsolun kaydırılabilir yapısı, akıllı saklama alanları ve sadeleştirilmiş arayüz hem sürücü hem de yolcular için ferah ve konforlu bir atmosfer sağlıyor.

Ayrıca sabit panoramik cam tavan, IR kaplamalı cam teknolojisiyle daha serin ve aydınlık bir kabin sunuyor. Yeni kare tasarımlı direksiyon simidi, otomatik kararan çerçevesiz iç dikiz aynası, kablosuz şarj pedi ve dijital anahtar gibi özellikler yer alıyor.

 

Volvo EX30’un yüksek donanım seviyelerinde yer alan ambiyans aydınlatmaları da İsveç doğasından ilhamla hazırlanmış beş farklı temayı içeriyor: Nordic Twilight, Midsummer, Northern Light, Archipelago ve Forest Bath.

 

Kompakt gövdesi ile Volvo’nun SUV’larında sunulan teknolojilerin pek çoğunu barındıran EX30,12,3 inçlik merkezi ekran, Google entegrasyonlu bilgi-eğlence sistemi, kablosuz Apple CarPlay ve gelişmiş ses sistemiyle üst segment konforunu daha erişilebilir bir formatta sunuyor. Modelde kullanılan Soundbar hoparlör sistemi, araç içi ses deneyimini yeniden tanımlarken iç mekânda daha fazla alan yaratıyor.

 

EX30: Şehir içi güvenlikten, üstün performans
Volvo EX30, şehir içi sürüşte emniyeti artıran bir dizi yenilikçi özellikle donatıldı. “Kapı Açılma Uyarısı” (Safe Exit) sistemi, yol kenarında bisikletli veya yayalar geçerken oluşabilecek olası kazaları önlemeye yardımcı olurken; yeni nesil Park Pilot Assist, dar alanlara otomatik park imkânı sunuyor. EX30, Volvo’nun bugüne kadar ürettiği en hızlı ivmelenmeye sahip otomobili olarak da dikkat çekiyor: Twin Motor versiyonu 428hp güçle 0’dan 100 km/s hıza yalnızca 3,6 saniyede ulaşarak bugüne kadar üretilmiş en hızlı Volvo otomobili unvanına sahip oldu. Geniş menzil isteyen kullanıcılar için 476 km’ye kadar menzil sunan 204hp’lik Single Extended Range seçeneği de mevcut.

 

EX30’un Türkiye’de sunulan donanımlı versiyonu olan Ultra seviyesi, standart olarak panoramik cam tavan, 22kW OBC, ısıtmalı ön koltuklar, ısıtmalı direksiyon, anahtarsız giriş, otomatik açılan bagaj, 19” alüminyum elmas kesim jant, 9 hoparlörlü, 1.040W gücünde ve 5.1 Quantum Logic Surround ses deneyimi sunan Harman Kardon soundbar ses sistemi, 360 derece kamera, BLIS kör nokta uyarı sistemi, elektrikli ayarlanabilir koltuklar ve adaptif hız sabitleyici gibi üst segment özellikleri içeriyor. Bu özellikler, EX30’u sınıfında en yüksek donanımlı modellerden biri haline getiriyor

 

Sürdürülebilirlik yaklaşımı
EX30, Volvo Cars’ın bugüne kadarki en düşük karbon ayak izine sahip modeli. Otomobilin üretiminden kullanım ömrüne kadar her aşamada çevresel etkileri minimize edecek çözümler geliştirildi. EX30, %100 yenilenebilir enerjiyle çalışan tesiste üretiliyor ve toplam karbon ayak izi 27 tonun altına indirildi. Otomobilin gövdesinde %25 geri dönüştürülmüş alüminyum, %17 çelik ve %17 polimer kullanıldı.

Yeni Volvo EX30 Türkiye’de lansman rengi olan Sand Dune’un yanı sıra Cloud Mavi, Vapour Gri, Crystal Beyaz ve Onyx Siyah seçenekleriyle sunuluyor.

 

 

Continue Reading
Reklam
Reklam
Reklam

En Çok Okunanlar

Copyright © 2020 Ulaşım Gündemi markası tescilli bir markadır.